2Edirne Devlet Hastanesi, Edirne
Summary
Günümüzde kanser tanısı almış çocukların yaklaşık %75'i iyileşmekte, %25'inde ise hastalığın tekrarlaması ve tedaviye yanıt vermemesi sonucu terminal dönem ve ölüm yaşanmaktadır. Terminal dönemdeki çocuk medikal-küratif tedavilerin sonuç vermediği ancak palyatif olarak tedavisi mümkün olan hasta grubudur. Palyatif bakım, terminal dönem hastalarının sıkıntılarını hafifleten, onların acılarını dindiren, iyi olmalarına yardım eden, hasta ve hasta yakınlarının yaşam kalitesinin en yüksek düzeyde tutulmasına yönelik multidisipliner ve holistik bir yaklaşımdır. Çocuklarda palyatif bakım, çocukların ve ailenin fiziksel, psikososyal ve spiritüel gereksinimlerini değerlendirme ve yönetmeyi, semptom kontrolünü, hastalık ve yas süreci boyunca aileyi desteklemeyi içerir. Terminal dönemdeki çocuk ve ailesinin gereksinim duydukları bu bakımı sağlamak hemşirenin sorumlulukları arasında yer almaktadır. Terminal dönemde olan çocuklarla ve ailelerle çalışan hemşireler, çocuklarda palyatif bakımı bilmeli ve uygulamalıdırlar. Bu nedenle, makalede terminal dönemdeki çocuk ve ailesinin palyatif bakımı ele alınacaktır.Introduction
Gelişmiş ülkelerde çocuklarda en yaygın ikinci ölüm nedeni olan kanser, ülkemizde de çocuk ölümlerinde ilk 4 sıra içinde yer almaktadır. [1-3] Devlet İstatistik Enstitüsü 2002 yılı verilerine göre kanser, ülkemizde 5 yaş ve üstü ölüm nedenleri arasında ikinci nedendir.[1] Dünyada her yıl 200.000'den fazla yeni çocukluk çağı kanseri görülmekte,[4] ülkemizde de yılda 0-14 yaş grubu çocuklarda 2.500-3.000 civarında yeni kanser vakasının görülmesi beklenmektedir.[2]Günümüzde kanser tanısı almış çocukların yaklaşık %75'i iyileşmekte, %25'inde ise hastalığın tekrarlaması ve tedaviye yanıt alınamaması sonucu terminal dönem ve ölüm yaşanmaktadır.[3-5] Terminal dönemdeki çocuk medikal-küratif tedavilerin sonuç vermediği ancak palyatif olarak tedavisi mümkün olan hasta grubudur.[6] Bu dönemdeki çocuk ve ailesine gereksinim duydukları bakımı sağlamak hemşirenin sorumlulukları arasında yer almaktadır.[7]
Dünya Sağlık Örgütü palyatif bakımı “Yaşamı tehdit eden durumlarla birlikte görülen sorunlarla karşı karşıya olan hastaların ve ailelerin yaşam kalitesini, ağrıyı ve fiziksel, psikososyal ve spiritüel (manevi) boyuttaki diğer sorunları erken dönemde belirleyerek, kusursuz bir biçimde değerlendirerek ve tedavi ederek geliştiren bir yaklaşım” olarak tanımlamaktadır.[8-10] Palyatif bakım uygulamaları şunları içermektedir:
• Ağrı ve diğer rahatsız edici semptomların giderilmesini
sağlar.
• Yaşamı onaylar ve ölümü normal bir süreç olarak
kabul eder.
• Ölümü hızlandırma ya da geciktirme niyeti
yoktur.
• Hasta bakımının psikolojik ve inanç yönlerini
bütünleştirir.
• Ölüme kadar hastanın olabildiğince aktif olarak
yaşamasına yardım etmek için destek sunar.
• Hastanın hastalığı süresince ve kayıptan sonra
ailenin sorunla başa çıkmasına yardım etmek
için destek sunar.
• Hasta ve ailesinin gereksinimlerini karşılamak
için ekip yaklaşımı kullanır.
• Yaşam kalitesini artırır ve hastalığın seyrini
olumlu olarak etkileyebilir.
• Hastalığın seyrinde yaşamı uzatmaya yönelik
kemoterapi ya da radyoterapi gibi diğer tedavilerle
bağlantı içinde erken uygulanabilirdir.
• Rahatsız edici klinik komplikasyonları daha iyi
anlamak ve yönetmek için gereken araştırmaları
içerir.[8,9,11]
Palyatif bakım, terminal dönem hastalarının sıkıntılarını hafifleten, onların acılarını dindiren, iyi olmalarına yardım eden, hasta ve hasta yakınlarının yaşam kalitesinin en yüksek düzeyde tutulmasına yönelik multidisipliner ve holistik (bütüncül) bir yaklaşımdır. Amerika Birleşik Devletleri'nde palyatif bakımın değerlendirildiği çalışmalarda, palyatif bakım alan terminal dönem hastalarının yaşam süresinin (266 gün) normal bakım alan hastalardan (227 gün) daha uzun olduğu, palyatif bakım alan kanserli hastaların hastanede yatış sürelerinin belirgin düzeyde kısaldığı ve istenmeyen yatışların azaldığı, dolayısıyla bakım harcamalarının önemli düzeyde düştüğü belirlenmiştir.[12]
Çocuklarda palyatif bakım, çocukların ve ailenin fiziksel, psikososyal ve manevi gereksinimlerini değerlendirme ve yönetmeyi, semptom kontrolünü, hastalık ve yas süreci boyunca aileyi desteklemeyi içerir. Çocuklarda palyatif bakım fiziksel, duygusal, sosyal ve manevi yönleri içeren aktif, bütüncül yaklaşımdır. Temel amacı, çocuk ve aileye anlamlı bir yaşam sürdürmelerinde yardım ederek yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmaktır (Tablo 1).[11,13-16]
Tablo 1: Palyatif bakım modeli[15]
Çocuklarda palyatif bakım erişkin palyatif bakımından farklıdır. Her iki grupta da palyatif bakımın hedefleri aynı olmasına rağmen tedavi ve bakım değişkenlik gösterir. Çocukların, okullarını, okul arkadaşlarını ve diğer sosyal çevrelerini de içeren özel palyatif bakım gereksinimleri vardır.[8] Ayrıca çocuğun fiziksel, duygusal ve bilişsel gelişimi sürdüğünden, tedaviye nasıl yanıt vereceğini tahmin etmek çoğunlukla güçtür. Çocukların içinde bulundukları gelişim dönemleri hastalık ve ölümü algılayışını da etkilemektedir.[1,5,13,17]
Palyatif bakım veren hemşire, çocuğun fiziksel, psikososyal ve sosyal gereksinimlerini tanılamalı, değerlendirmeli ve uygun hemşirelik bakımı sağlamalıdır.[8,18] Hemşire, çocuğun ve ailesinin mümkün olan en iyi yaşamı sürdürmelerinin yanı sıra çocuğun optimal rahatlık seviyesinde yapabileceklerini yapmasını sağlamaktan sorumludur.[19]
Terminal dönemde görülen sorunlar
Terminal dönemde çocuklarda hastalık sürecine
bağlı olarak çeşitli fiziksel ve duygusal semptomlar
görülmektedir. Kanserli çocuklar terminal
dönemde genellikle ağrı, bulantı-kusma, yorgunluk,
iştahsızlık, diyare, konstipasyon, dispne, ölüm
anksiyetesi, stomatit, spiritüel distress deneyimlerler.[1,15,16] Bu semptomların çoğu standart hemşirelik
bakım yöntemleri kullanılarak çözümlenebilir.
[1] Kanser nedeniyle ölen çocuğu olan ailelerle yapılan
bir çalışmada,[20] ebeveynlerin %89’u yaşamlarının
son aylarında çocuklarının en çok ağrı yaşadığını
ve bunu yorgunluk, dispne ve iştahsızlığın
izlediğini ifade etmişlerdir. Yılmaz ve arkadaşlarının[21] (2009) yaptıkları bir çalışmada da kanserli
çocuğa sahip ebeveynler çocuklarının sırasıyla
en sık yorgunluk, bulantı-kusma, kaygı-endişe,
kabızlık-ishal, ağrı, solunum güçlüğü yaşadıklarını
belirtmişlerdir.
Terminal dönemde palyatif bakım
Terminal dönemdeki hemşirelik bakımı, çocukta
en sık yaşanan, sıkıntıya neden olan ve yaşamdan
zevk almasını engelleyen, ağrı, dispne, yorgunluk,
stomatit, bulantı-kusma, iştahsızlık, diyare,
konstipasyon, gibi bulguların ve yalnızlık, izolasyon,
ölüm anksiyetesi, depresyon, spiritüel distress
gibi durumların hafifletilmesine ya da giderilmesine
odaklanır.[1,5,15-17,21,22] Terminal dönemdeki
palyatif bakım yas danışmanlığı ve güçlendirici
bakım ile yas yaşayan ailelerin işlevlerini ve bütünlüklerini
sürdürmelerini de amaçlar.[5,13,15-17,22]
Ağrı
Kanser hastalarında yaşam kalitesini negatif
etkileyen semptomların başında ağrı gelmektedir.[21-24] Yaklaşık her üç kanser hastasından birinin
ağrı yaşadığı belirtilmektedir.[24] Kanser ağrısı,
tümör ve tümöre bağlı gelişen vücuttaki yapısal
değişiklikler, tedaviler, kanserle ilişkili olmayan
faktörler, hareketsizlik, enflamasyon, sinirlerin
baskı altında kalması, etkilenen organa kan
akışının azalması ya da engellenmesi nedeniyle
görülebilmektedir.[15] Küçük çocuklardaki ağrıların
%67-80’i girişimlere ve tedaviye bağlı, %20
-33’ü kansere bağlı nedenlerden kaynaklanmaktadır.[18,25]
Amaç: Çocuğun ağrısının geçtiğini sözlü/sözsüz ifade etmesi.
Beklenen sonuçlar: Çocuğun ağrıyı kontrol eden yöntemleri ve ağrıyla baş etme mekanizmalarını kullandığını göstermesi, ağrıda iyileşme olduğunun sözel olarak, ağrı değerlendirme ölçekleri ile ve (çocuğa özel) davranışlarla iletilmesi, ağrı deneyimi boyunca rollerinin ve ilişkilerinin sürdürülmesi.
Hemşirelik girişimleri:
• Ağrının şekli, yayılımı, ne zaman başladığı,
uyaran faktörler değerlendirilir.
• Ağrının değerlendirilmesinde hemşire ile çocuğun iletişimi önemlidir. Konuşabilen/dil gelişimini tamamlamış çocuklarda her zaman çocuğun ifadesi esastır. Bu nedenle ağrı kontrolü şansının olduğunu çocuğa anlatmak için çocukla oturup konuşmak, dinlemek, zaman ayırmak önemlidir.
• Çocuklarda ağrı algısında gelişim düzeyi, ailenin tutumu, hastaneye yatırılmanın etkileri, ağrının sembolik anlamı ve ağrıya karşı ortaya çıkan fizyolojik yanıt etkilidir. Hemşire ağrıyı değerlendirirken bu özellikleri de dikkate almalıdır.
• Çocuklarda ağrı değerlendirilmesi için çocuğun gelişim dönemine ve düzeyine göre çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Süt çocukluğu ve küçük çocuklarda veya kendini ifade edemeyen çocuklarda gözleme dayalı parametrelerle ağrı değerlendirilir. Genellikle gözleme dayalı bir uygulama olan FLACC (face: yüz ifadesi, legs: bacaklar, activity: aktivite, crying: ağlama, consolability: avutulabilirlik) kolay kullanılabilen bir yöntemdir. Daha büyük çocuklarda yüz ölçütleri (gülen-ağlayan) veya renk skalaları kullanılabilir. On üç yaşından büyüklerde ise 0-10 arası sayısal skalalar kullanılabilir.[3,17,25-28]
• Ağrı tedavisinde şiddetine göre çeşitli analjezik ilaçlar kullanılır. Ağrı kontrolünde etkili olabilmek, ağrıyı 24 saat süreyle kontrol edebilmek için analjezikler sadece gerektiği zaman değil, belirli bir programa göre düzenli olarak verilir.
• Analjezik ilaçlara çocuğun tepkisi gözlenir ve kaydedilir.
• Çocuğun genel durumu izlenir, verilen ilaçların ağrı kontrolünde etkili olup olmadığını değerlendirmede ebeveynlerden de yardım istenir.
• Ağrıyı azaltan ya da arttıran faktörler değerlendirilir ve izlenir.
• Ağrının giderilmesi için öncelikle parasetamol, asetominofen, ketorolak ve ibuprofen kullanılır. Kemik ağrılarında nonsteroid antienflamatuvarlar (ağır trombositopeni yoksa), bunlarla ağrı devam ediyorsa opoidler ve gerekirse morfin kullanılır. Opoid ilaçların yan etkisi olan kabızlık, bulantı-kusma, sedasyon, solunum depresyonu açısından çocuk gözlenir.
• Çocuğun yaşına göre gevşeme, meditasyon, yardımla hayal etme, akupunktur, ritmik solunum, teröpatik dokunma, hipnoz, dikkati başka yöne çekme, oyun terapisi, müzik terapisi gibi davranışsal ve bilişsel tepkiler, mizah, sıcak-soğuk uygulama gibi nonfarmokolojik yöntemler kullanılır.
• Ağrıya karşı duygusal tepkiler (inkâr, anksiyete, konfüzyon, öfke, beden bilincinde değişiklik) ve baş etme şekli değerlendirilir ve izlenir.
• Çocuğa uygulanacak gereksiz işlemlerden kaçınılır.[1,5,11,15,19,23,24,26,27,29,30]
Bulantı-Kusma
Çocuğun altta yatan klinik durumundan ya da
tıbbi tedaviden (kemoterapi, opoidler gibi) kaynaklan
sık yaşanan bir semptomdur. Bulantı ve
kusma, fiziksel sorunlar ve tümör nedeniyle sindirim
sisteminin tıkanması ya da sıvı elektrolit dengesizlikleri
sonucunda da gelişebilir.[1,11,31] Kemoterapi
sonrası bulantı kusmanın sıklığı, sürekliliği
çocuğun yaşam kalitesini yakından etkilemekte,
günlük yaşam aktivitelerinde azalmaya neden olabilmektedir.
Amerikan Onkoloji Hemşireliği Birliği
bulantı ve kusmanın kontrolünü hemşirenin sorumluluğu
olarak tanımlamaktadır.[32]
Amaç: Çocuğun bulantısının azaldığını bildirmesi.
Beklenen sonuçlar: Bulantıyı arttırmayan yiyecek ve içecekleri öğrenir, bulantının azaldığını bildirir.
Hemşirelik girişimleri:
• Çocuk ile konuşulur ve bulantısının nedeni belirlenir.
• Çocuğa yiyecekler sık aralıklarla az miktarda
ve yavaş yavaş verilir.
• Özellikle sabahları kuru ve yumuşak besinler
verilir, aşırı yağlı ve tatlı besinlerden kaçınılır.
• Çocuğun diyetinde çok sıcak/soğuk, lifli, yağlı,
baharatlı gıdalardan ve kafeinden kaçınılır.
• Öğünlerde sıvı alımı azaltılır.
• Yemekten sonra çocuğun uygun bir pozisyonda
(semi fawler-yarı oturur) yatması sağlanır, pozisyon
yavaş bir şekilde değiştirilir.
• Çocuğun diyetine yüksek kalorili ve yüksek
proteinli yiyecekler ve vitaminler eklenir.
• Diyete ek olarak bulantı kusmayı önlemek için
yemekten en az yarım saat önce antiemetikler
verilebilir.
• Fiziksel çevrenin temiz ve kokusuz olmasına
dikkat edilir.
• Ağız hijyenine dikkat edilir.[1,32,33]
Stomatit
Stomatit kanser tedavisinin sık görülen bir
komplikasyonudur. Stomatit sistemik kemoterapi,
baş ve boyuna radyoterapi uygulanması gibi kanser
tedavisi alan hastaların ortalama %40’ında gelişir.
Pediatrik kanser hastalarında ağız komplikasyonlarının
gelişme oranı yetişkinlere göre üç kat
fazladır. Yapılan araştırmalara göre çocuklarda kemoterapi
sonrası %90 oranında stomatit gelişmektedir.[34] Stomatit kanser tedavisinin sık görülen
bir komplikasyonu olsa da, Armstrong hemşirelerin
geliştireceği ve uygulayacağı ağız bakım protokolleri
ile stomatitin önemli ölçüde azaltılabileceğini
bildirmiştir.[34] Radyoterapi sonrası 2-4 saatte
bir verilen ağız bakımının mukoziti ve enfeksiyon
olasılığını azalttığı belirlenmiştir.[35] Benzer şekilde
kemoterapi alan hastalarda düzenli olarak günde
4 kez yapılan ağız bakımının enfeksiyon insidansını
%50 azalttığı bildirilmiştir.[1]
Amaç: Ağız membranının bütünlüğünün ve nemliliğinin sağlanması, ağızdaki ağrılı durumun azaltılması, uygun ağız hijyeninin sağlanması.
Beklenen sonuçlar: Mukoz membrandaki ülserasyonun iyileşmesi ve çocuğun ağrısız yemek yiyebilmesi.
Hemşirelik girişimleri:
• Çocuğun ağız sağlığı ve stomatit (oral mukozit)
durumu değerlendirilir. Bunun için sıklıkla
Dünya Sağlık Örgütü’nün geliştirdiği, hastanın
genel fiziksel ve beslenme durumu ve ağız boşluğunun
gözlenmesi/muayenesi gibi subjektif
ve objektif kriterleri içeren derecelendirme sistemi
kullanılır.[35]
• Her gün ağız mukozası, dudaklar ve dil değerlendirilir. Ağızda yara, beyaz noktalar, ağrı, yeme ve içmede güçlük ya da kanama varsa tıbbi tedavi uygulanır.[35]
• Çocuğun oral mukozasının durumuna göre hekim ve diş hekimi başta olmak üzere sağlık disiplininin diğer üyeleri ile işbirliği yapılarak ağız bakımının hangi protokol çerçevesinde ve hangi solüsyonlarla (en sık sodyum bikarbonat, klorheksidin, nistatin kullanılmaktadır) yapılması gerektiği belirlenir.
• Kriyoterapi (kemoterapiden 5 dk. önce ağza buz parçaları alınarak oral kavitenin soğuması ve vazokonstrüksiyon oluşturarak kemoterapik ajanın oral mukozaya daha az ulaşmasının sağlanması) ve düşük doz lazer tedavisi gibi nonfarmakolojik yöntemler kullanılabilir.[35]
• Ağız bakımında kullanılacak malzemenin niteliğine karar verirken çocuğun oral mukoz membran durumu değerlendirilir. Duruma göre karar verilir. Örneğin oral mukoziti hafif olan çocuklar yumuşak diş fırçası ile dişlerini fırçalayabilirler. Şiddetli mukoziti ve trombositopenisi olan çocuklarda (50.000/mm3’ün altında) diş fırçalama önerilmez. Oral mukozadaki müküsleri temizlemek için sodyum bikarbonat ve hidrojen peroksit kullanılabilir.
• Yemeklerden önce ve sonra ağız bakımı verilir.
• Ağız mukozasında pıhtı varsa lezyon iyileşmeden pıhtıya dokunulmaz. Lezyonlar ağrılı ise
analjezik verilebilir veya lokal anestetik içeren
solüsyonlarla ağız gargarası yapılabilir.
• Daha çok sıvı ya da yumuşak gıdalar verilir.
• Proteinden zengin yiyecekler, bol sebze ve
meyve verilir.
• Asitli, tuzlu, sıcak, ekşi, baharatlı besinlerden
kaçınılır.
• Tolere edebileceği kadar sıvı alımı desteklenir.
• Çocuğun evdeki bakımı için aile üyelerine stomatitin
belirtileri, uygun tedavi yöntemleri anlatılır.
Ağız bakımının nasıl yapılacağı öğretilir.
[1,29,32-35]
Yorgunluk
Kanserli çocuklarda sık görülen semptomlardan
biri olan yorgunluğun nedeni multifaktöriyeldir.
Hastalığın doğal seyri, kemoterapi ve radyoterapinin
toksik birikimi, bulantı-kusma, malnütrisyon,
diyare, kronik ağrı, depresyon, anksiyete, anemi,
elektrolit bozuklukları, uyku sorunları ya da hastalığa
eşlik eden diğer sorunların giderilmesine yönelik
kullanılan ilaçların yan etkisine bağlı olarak
gelişebilir.[1,11,20,21,36]
Amaç: Çocuğun fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal aktivitelere katılması.
Beklenen sonuçlar: Çocuğun yorgunluğunun nedenlerini anlaması, yaşamı üzerine yorgunluğun etkilerine ilişkin duygularını paylaşması, günlük ve haftalık aktiviteleri için önceliklerini belirlemesi.
Hemşirelik girişimleri:
• Yorgunluğun nedenleri belirlenir ve çocukla
birlikte tartışılır.
• Bakımın sağlanması ve sürdürülmesinde çocuk
teşvik edilir ve gerekiyorsa yardım edilir.
• Uykusuzluğa neden olabilecek çevresel faktörler
önlenir.
• Çocuğun gece en az 7-8 saat uyuması, gündüz
uyku periyotları oluşturulması ve aktivite kısıtlaması
sağlanır.
• Tedavinin tipine göre hafif egzersizler seçilir.
• Enerji seviyesinin artmasına yardımcı olunur.
Dinlenme periyotlarının olması, proteinden
zengin ve bol kalorili besinlerin verilmesi sağlanır
• Önemli uygulamaları enerjisinin en yüksek olduğu
saatlerde yapması için planlama yapılır.
• Yorgunluğun giderilmesinde, dikkati başka
yöne çekme, dinlenme-uyku, masaj, beslenme
desteği, sosyalleşme gibi ilaç dışı yöntemler
kullanılabilir.
• Çocuğun dinlenmiş olduğu zaman, örneğin sabahları
en besleyici besinleri alması, sert zor ve
çok çiğnenen besinlerin verilmemesi sağlanır.
[21,33,36]
İştahsızlık
Tümörler iştahı baskılayan proteinleri sentezleyerek
çocuğun tat duygusunu ve yiyeceklere olan
ilgisini kaybetmesine yol açar. Ayrıca ağrı, stomatit,
ağızda tat ve koku değişikliği, bulantı hissi, psikojenik
nedenler, kemoterapi ve radyoterapinin etkisiyle
iştahsızlık oluşabilir.[32,37]
Amaç: Çocuğun günlük olarak metabolik gereksinimleri ve aktivite düzeyine uygun besin yemesi.
Beklenen sonuçlar: Normal kiloda, normal laboratuar değerine sahip olması ve malnütrisyon bulgularının olmaması.
Hemşirelik girişimleri:
• İştahsızlığa neden olan faktörler araştırılır ve
tedavi ona göre düzenlenir.
• Çocuğun diyet öyküsü, antropometrik ölçümler
ve biyokimyasal testleri değerlendirilerek beslenme
durumu değerlendirilir.
• Çocuğun sevdiği, proteinden zengin ve yüksek
kalorili gıdalar verilir. Enerji değeri yüksek yiyecekler
sabahları verilir. Kızartılmış, yağlı ve
tatlı besinler verilmez. Soğuk yenen gıdalar tercih
edilir.
• Az miktarda ve sık aralıklarla yemek yemesi
sağlanır.
• Çocuğun öğünlerdeki alımını azalttığı için öğün
öncesi ve öğün aralarında sıvı alması kısıtlanır, öğünlerden sonra sıvı alması sağlanır.
• Yeterli ağız hijyeni sağlanır.
• Tedaviden hemen sonra yemek yedirilmez.
• Yemeklerden en az yarım saat önce 5-10 dakika
egzersiz yaptırılır.
• Çok çiğnenerek yutulan yiyecekler tercih edilmez.
• Çocuğun aile çevresi veya arkadaşlarıyla birlikte
yemek yemesi teşvik edilir.[32,33,37,38]
Diyare
Sıklıkla verilen antimetabolit ilaçlara bağlı olarak
gelişir. Eğer kemoterapiye bağlı olarak ishal
gelişirse, intestinal mukoza düzelinceye ve ishal
geçinceye kadar tedaviye ara verilir.[1] Dehidratasyon,
malnütrisyon ve elektrolit dengesizliği gibi
hayatı tehdit edici komplikasyonları vardır.[36,39]
Amaç: Çocuğun normal sıklıkta ve kıvamda gaita yapması ve düzenli bağırsak fonksiyonlarını tekrar kazanması.
Beklenen sonuçlar: Çocuğun normal sıklıkta ve kıvamda gaita yapabilmesi, önerilen diyetini ve sıvıyı alabilmesi.
Hemşirelik girişimleri:
• Diyareye neden olan/etkileyen faktörler değerlendirilir.
• Diyetisyenle işbirliği içinde çocuğun tolere edemeyeceği
besinlerden kaçınarak bir beslenme
programı hazırlanır. Katı gıdalar kesilir ve sonrasında
yavaş yavaş diyete eklenir. Çocuğa yağsız
peynir, yoğurt, pirinç lapası, muz, elma, ayran,
balık, tavuk, haşlanmış patates, beyaz ekmek
yedirilebilir. GİS’i uyaran ve irrite edebilen
tahıl, fındık, yağlı besinler, tane meyve suları,
çiğ sebzeler, acı, baharatlı, gaz yapan yiyecekler
ve süt verilmez.
• Bol kalorili ve proteinli diyet verilir.
• Aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapılır ve kaybedilen
sıvının yerine konması için uygun girişimlerde
bulunulur.
• Perianal bölgenin temizliğine dikkat edilir.
• Potasyum ve sodyum içeren sıvıları alması sağlanır
(su, elma suyu gibi)
• BRAT [Banana/muz, Rice/pirinç, Apple/elma
püresi, Tea/çay] diyeti uygulanabilir.[1,33,38,39]
Konstipasyon
Kas zayıflığı, aktivite düzeyinin azalması, bazı
ilaçların (örn: bazı kemoterapik ilaçlar, opoid analjezikler,
kalsiyum kanal blokerleri, antikolinerjik
ilaçlar) yan etkisi olarak, diyette sıvı ve lifli yiyeceklerin
eksikliği nedeniyle konstipasyon görülebilir.[1,11]
Amaç: Çocuğun normal sıklıkta ve kıvamda gaita yapması.
Beklenen sonuçlar: Defekasyonda ağrı olmaması, normal sıklıkta ve kıvamda gaita yapılması.
Hemşirelik girişimleri:
• Konstipasyonun nedenleri (az beslenme, yüksek
proteinli-düşük karbonhidratlı diyet, dehidratasyon)
tartışılır.
• Çocuğun normal barsak boşaltım alışkanlığı
(dışkılama zamanı, kahve vb. içeceklerle uyarılma
durumu gibi) değerlendirilerek plan yapılır,
düzenli barsak alışkanlıkları sürdürülmesi
önemlidir.
• Diyette yeterli sıvı ve lifli yiyeceklerin bulunması
sağlanır. Bebeklerde diyete meyve (elma
hariç), glukoz, çocuklarda kepekli tahıl ürünleri,
meyve püresi, meyveler ve sebzeler eklenir.
Kuru erik, erik suyu verilebilir.
• Aktivitenin arttırılması desteklenir.
• Geçmeyen konstipasyon tıbbi olarak değerlendirilmelidir.
Bu durumda laksatiflerin verilmesi
yararlı olabilir.
• Kanama ve enfeksiyona yatkın olan çocuklarda
lavmandan kaçınılır.[1,11,33,38]
Dispne
Terminal dönemde tümör metastazı, enfeksiyon
ve sıvı retansiyonuna bağlı olarak solunumda
değişiklikler görülebilir. Ayrıca anksiyete, solunum
yolu tıkanması, koyu solunum yolu sekresyonu, konjestif kalp yetmezliği, anemi, metabolik nedenlerde
de dispne görülebilir. Aileler çocuğun solunum
güçlüğü sırasında öleceğini düşünürler. Bu
nedenle bu durum ailede büyük ölçüde anksiyete
yaratabilir.[1,5,11]
Amaç: Çocuğun etkili solunum yapabilmesi, yeterli ventilasyonun sağlanması.
Beklenen sonuçlar: Akciğerlerindeki hava değişiminde artma göstermesi.
Hemşirelik girişimleri:
• Mümkünse çocuk dik pozisyonda oturtulur.
• Nemlendirici kullanılarak odanın nemi arttırılır.
• Gevşeme teknikleri gibi nonfarmakolojik yöntemler
kullanılır.
• Gerekirse oksijen verilir.
• İntravenöz sıvı alımı kısıtlanır, eğer aşırı sıvı/
ödem varsa hekim istemine göre diüretikler kullanılabilir.
• Davranışsal stratejiler uygulanır (derin solunum
egzersizleri, gevşeme, müzik gibi).
• Koyu sekresyonlar aspire edilir. Sekresyonlar
için nebulize opioidler ve nebulize salin kullanımının
yararlı olduğu çalışmalarda bildirilmiştir.[1,5,11,19,38]
Ölüm anksiyetesi
Çocuğun yaşı, eğitim düzeyi, kültürel deneyimi,
dini inançları, aile üyeleri ve arkadaşları arasında
yaşadığı ölüm deneyimleri, onun ölüme ilişkin
düşüncelerini önemli ölçüde etkiler.[1,40] Çocuklarda
ölüm algısı 3 yaş civarında başlar.[41] Bir yaş
altı çocuklarda zaman algısı olmadığı için ölüm,
terk edilme/yalnız bırakılma ile eş anlamlıdır. 1-3
yaş dönemindeki çocuklar ölümü uykuya dalış olarak
algılarlar. Onlar için ölümün anlamı, sadece
çevresindeki insanları etkilemesidir. 3-6 yaş okul
öncesi dönemdeki çocuklar ölümün geçici ve geri
dönüşlü olduğuna inanırlar, ölümün hareketsiz olduğunu
kavrarlar. 6-12 yaş okul dönemimdeki çocuklar
ölüm sürecini daha gerçekçi şekilde algılarlar,
ölüm olayının geri dönüşsüz ve sürekli bir olay
olduğunu anlarlar. 13-18 yaş adölesan döneminde gerçekler daha çok bilinir. Yetişkinler gibi ölümün
geri dönüşsüz, evrensel ve kişisel bir deneyim olduğunu
anlarlar. Bu dönemde çocuk ölümün aile
ve çevreye etkisinin de farkındadır.[1,5,42]
Amaç: Çocuğun anksiyetesinin/korkusunun azaldığını bildirmesi.
Beklenen sonuçlar: Ölüme ilişkin duygularını paylaşması.
Hemşirelik girişimleri:
• Ölümle ilgili düşüncelerini paylaşması için çocuğa
fırsat verilir.
• Ölüme ilişkin önyargılar ve yanlış anlamalar
düzeltilir.
• Ebeveynlerin yanında olması sağlanır.
• Çocuğun sorunları (bulantı-kusma, ağrı) etkin
bir şekilde giderilir.
• Yaş ve gelişim düzeyine uygun düşünsel aktivitelere
teşvik edilir (örn: dua etme, meditasyon,
günlük yazma).[1,33,38]
Spiritüel distress / Manevi sıkıntı
Kanser gibi kronik, progresif, kriz yaratan, yaşamı
tehdit eden hastalıklar bireyde ve aile üyelerinde
var oluş, anlam, amaç ve kader hakkında sorular
uyandırmakta, manevi sıkıntılar yaşatmaktadır.
Bu durum ise hastalığa uyumu zorlaştırmakta,
tedaviyi güçleştirmekte, hasta ve ailesinin yardım
alma gereksinimini arttırmaktadır.[18,43] Yapılan
bazı çalışmaların sonucuna göre hasta bireylerin
hastalıklarının şiddeti arttıkça ve hastalık süresi
uzadıkça manevi gereksinimlerinin de arttığı yönündedir.[44] Özellikle kanser gibi ölümcül hastalığa
sahip çocuk ve ailelerinin bakımında, problem
çözme/baş etme sürecinde manevi boyut önemlidir.[45] Pediatri yoğun bakım ünitesinde yaşamını
yitirmiş çocuğa sahip 56 ebeveyn ile yapılan bir
çalışmada, ebeveynler yaşam sonu bakımın altı
önceliğinden birini inanç olarak tanımlamışlardır.
Birçok ebeveyne göre inanç, tanrıya yardım etmesi
ve yol göstermesi için dua etmek, din görevlilerine
danışabilmek ve sosyal ve emosyonel yardım
almayı içermektedir.[46] Çocuğa manevi destek
sağlamada hemşirenin sorumluluğu, çocuğun
manevi kaynaklarını, bir başka deyişle manevi baş etme stratejilerini değerlendirebilecek bir bakış
açısına sahip olmasıdır. North American Nursing
Diagnosis Association (NANDA) hemşirelik tanıları
sınıflamasında ‘‘manevi sıkıntı (spiritüel distress)’’
tanısı hemşirenin bağımsız olarak tanılayıp
çözümleyebileceği bir problem olarak ele alınmaktadır.[38,43,47]
Amaç: Çocuğun manevi durumu/koşulları ile ilgili doyum ifade etmesi.
Beklenen sonuçlar: Sağlığı bozmayan manevi uygulamalarına devam edebilmesi, suçluluk ve anksiyete duygularının azalması.
Hemşirelik girişimleri:
• Hemşire, manevi inanışların yaşam dönemlerine
göre gelişimini bilmeli (okul öncesi dönem,
okul dönemi gibi) ve buna göre değerlendirme
yapmalıdır.
• Çocuğa ve ailesine inançları, etik ve değerleri, yaşam şekli ile ilgili sorular sorularak manevi durumu ile ilgili tanılama yapılır.
• Çeşitli manevi inanç ve uygulamaların kabul edildiği iletilir.
• Önyargısız bir tutum sergilenir, çocuğun kendi şüphelerini, suçluluk duygularını ya da diğer olumsuz duygularını ifade etmesi sağlanır ve dinlenir.
• Çocuğa alışılagelen manevi uygulamaları varsa (örn: dini kitap okuma, yatarken dua etme) bunlara devam etme fırsatı verilir. Bunun için sessiz, huzurlu bir çevre sağlanır. Çocuk için önemli dini semboller varsa tanı çalışmaları ya da cerrahi müdahale gibi aşırı anksiyete yaratıcı uygulamalar esnasında bu sembollerin çocuk üzerinde kalmasına izin verilir.
• Çocuğa diğer insanlarla birlikte dua etmesi ya da kendini bu aktivitelerde rahat hisseden bir sağlık ekibi üyesi tarafından dua okunması vb. için fırsat sağlanır.
• Manevi sıkıntıların tanılanması için çocuğun sorduğu ‘Bu neden bana oluyor?’ ya da ‘Tanrı neden bu hastalığı bana verdi?’ gibi sorular tanımlanır.
• Çocukla, hasta olmanın inançlarını (örn: duadaki isteklerini) değiştirip değiştirmediği tartışılır.
• Kazaların ve hastalıkların ‘kötü davranışların/
hatalı olmanın’ cezası olmadığı anlatılır.
• Manevi uygulamaları anlamakta güçlük yaşayan
adölesanlara destek olunur.
• Gerekirse çocuğun duygularını manevi destek
sağlayacak bir kişiyle (örn: görevli din adamı)
paylaşması sağlanır.[38,43,48,49]
Acı çekme / Yas
Palyatif bakım hem terminal dönem hasta bakımı
hem de ailenin yas dönemindeki bakımını içerir.[18,50] Ölümden sonra ailelere destek verilmesi ve
güvenin sağlanması yas sürecinde kolaylık sağlayacaktır.
Amaç/beklenen sonuçlar: Aile bireylerinin acısını/ kederini ifade etmesi.
Hemşirelik girişimleri:
• Ölümün haber verildiği ortam uygun olmalı.
• Aşırı duygu yüklü ifadeler yerine “Öldüğünü
kabul etmek sizin için güç olmalı.” gibi empati
içeren ifadeler kullanılmalı. “Ağrısı yoktu, sakindi,
huzurluydu, son sözleri ….. oldu.” gibi
son anlar olumlu anlatılmalıdır.
• Ailenin inkar, öfke, suçlama gibi tepkilerinin
doğal olduğu bilinmelidir ve her bir tepkiyi yaşayarak
acı çekme/yas tutma aşamalarını geçirmeleri
sağlanır.
• Şiddetli kontrol yitimi olmadığı sürece aile bireylerine
sedatif verilmemeli, yas yaşamaları
için desteklenmelidir.
• İletişimin açık tutulması sağlanmalıdır.
• Aile destek gruplarına yöneltilmelidir. Ölüm
duygusunu deneyimleyen insanların bir araya
gelmesiyle oluşabilecek gruplar, duyguların
paylaşılmasına ve ailelerin yalnız olmadıkları
duygusuyla rahatlamalarına olanak verecektir.
[7,14,38]
• Aileler, çocuğun terminal dönemde bakımını
yapan palyatif bakım ekibi ile en az 2 yıl boyunca
irtibat içinde olmalıdır.[22]
• Normal yas tutma tedavi gerektirmez. Ancak
yas tutma günlük işleri bozuyorsa (sürekli ağlama,
yemek yememe, uyumama gibi) doktor
istemine göre benzodiazepinlerin kısa süreli
ve dikkatli gözlemlerle verilmesi yararlı olabilir.[11]
References
1) Çavuşoğlu H. Çocuk sağlığı hemşireliği. 1. cilt. 9.
baskı. Ankara: Sistem Ofset; 2008.
2) Kutluk T. Çocukluk çağı kanserlerinin epidemiyolojisi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli
Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Herkes için çocuk kanserlerinde
tanı sempozyum dizisi. No: 49. Mayıs 2006. s. 11-5.
3) Lebel A. Cancer pain and palliative care in children.
Techniques In Regional Anesthesia&Pain Management
2005;9(3):145-51.
4) Büyükpamukçu M. Çocukluk çağı kanserlerinde epidemiyoloji.
Güncel Pediatri Dergisi 2007;5(1):138-9.
5) Kebudi R. Terminal dönemde kanserli çocuk ve ailesine
yaklaşım. Türk Onkoloji Dergisi 2006;21(1):37-41.
6) Babaoğlu E, Öz F. Terminal dönem kanser hastasına
bakım veren eşlerin duygusal ve sosyal sorunları
arasındaki ilişki. Hemşirelikte Araştırma ve Geliştirme
Dergisi 2003;5(2):24-33.
7) Işıl Ö, Karaca S. Ölüm yaklaşırken yaşananlar ve söylenebilecekler:
Bir gözden geçirme. Maltepe Üniversitesi
Hemşirelik Bilimi ve Sanatı Dergisi 2009;2(1):82-7.
8) Liben S, Papadatou D, Wolfe J. Paediatric palliative
care: challenges and emerging ideas. Lancet
2008;371(9615):852-64.
9) Sepúlveda C, Marlin A, Yoshida T, Ullrich A. Palliative
Care: the World Health Organization’s global perspective.
J Pain Symptom Manage 2002;24(2):91-6.
10) Dünya Sağlık Örgütü. WHO definition of palliative
care. Erişim tarihi: 21.07.2009. http://www.who.int/
cancer/palliative/definition/en/print.html.
11) Yaman H. Palyatif bakım. Erişim: 21.07.2009. http://
www.ailehek.org/dosyalar/PALYAT%C4%B0F_BAKIM_
word.pdf
12) Fine RL. The imperative for hospital-based palliative
care: patient, institutional, and societal benefits. Proc
(Bayl Univ Med Cent) 2004;17(3):259-64.
13) Algıer L. Çocuklarda palyatif bakım. Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi Mecmuası 2005;58(3):132-35.
14) Bahar A. Ölüm sürecinde olan hasta: Terminal bakım ve
hospis. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2007;2(6):147-58.
15) Michelson KN, Steinhorn DM. Pediatric End-of-Life
Issues and Palliative Care. Clin Pediatr Emerg Med 2007;8(3):212-9.
16) Mon-Sprehe D, Sprehe MR. Pediatric palliative care. S
D Med 2008:32-4.
17) Goldman A. ABC of palliative care. Special problems
of children. BMJ 1998;316(7124):49-52.
18) Lanken PN, Terry PB, Delisser HM, Fahy BF, Hansen-
Flaschen J, Heffner JE, et al. An official American
Thoracic Society clinical policy statement: palliative
care for patients with respiratory diseases and critical
illnesses. Am J Respir Crit Care Med 2008;177(8):912-27.
19) Sourkes B, Frankel L, Brown M, Contro N, Benitz
W, Case C, et al. Food, toys, and love: pediatric palliative
care. Curr Probl Pediatr Adolesc Health Care
2005;35(9):350-86.
20) Wolfe J, Grier HE, Klar N, Levin SB, Ellenbogen
JM, Salem-Schatz S, et al. Symptoms and suffering at
the end of life in children with cancer. N Engl J Med
2000;342(5):326-33.
21) Yılmaz H, Muslu G, Taş F, Başbakkal Z, Kantar M.
Çocukların kansere bağlı yaşadıkları semptomlar ve
yorgunluğa ebeveyn bakışı. Türk Onkoloji Dergisi
2009;24(3):122-7.
22) Beardsmore S, Fitzmaurice N. Palliative care in
paediatric oncology. Eur J Cancer 2002;38(14):1900-10.
23) Aydınlı I. Kanser ağrısı. Klinik Gelişim Dergisi
2004;17(1):3-15.
24) Uçan Ö, Ovaoğlu N. Kanser ağrısının kontrolünde
kullanılan nonfarmakolojik yöntemler. Fırat Sağlık
Hizmetleri Dergisi 2007;2(4):123-33.
25) Sevinir B. Çocuklarda kanser ve ağrı. Güncel Pediatri
Dergisi 2004;2(2):103-8.
26) Güzeldemir E. Ağrı değerlendirme yöntemleri. Sendrom
Tıp Dergisi 1995;7(6):11-2.
27) Malviya S. Assessment of pain in children. Erişim
tarihi: 06.09.2009. http://www.pedsanesthesia.org/
meetings/2006annual/syllabus/AssessmentofPain-
Malviya.pdf.
28) Öztürk H, Karnak İ. Kurt E. Çetinkurşun S. Çocuklarda
elektif inguinal cerrahi sonrası postoperatif analjezi:
Lokal bupivakain uygulanması. Türkiye Klinikleri Pediatri
Dergisi 2009;(1):10-4.
29) Birol L. Terminal evredeki hasta bakımı. Akdemir N,
Birol L, editör. İç hastalıkları ve hemşirelik bakımı.
Ankara: Sistem Ofset; 2005. s. 207-11.
30) Yildirim YK, Fadiloğlu C, Uyar M. Complementary
therapies in palliative cancer care. Agri 2006;18(1):26-32.
31) Özgüroğlu M. Terminal dönemdeki kanser hastasına yaklaşım: “Hospice” ve palyatif bakım. Klinik Gelişim
2004;17(1):1-2.
32) Bolışık B. Kanser hastalarında beslenme ve kaşeksi.
Erişim tarihi: 27.10.2009. http://kansermerkezi.ege.
edu.tr/detay.php?SayfaID=126.
33) Birol L. Hemşirelik esasları. 7. baskı. İzmir: Etki
Matbaacılık; 2005.
34) Dalgıç G, Karadağ A, Kuzu N. Kemoterapiye bağlı
gelişen stomatitte hemşirelik bakımı. Cumhuriyet
Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
1998;2(2):53-9.
35) Çavuşoğlu H. Oral mukozit yönetiminde kanıta dayalı
hemşirelik. Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi
2007;27(3):398-406.
36) Ünsar S, Fındık Ü, Kurt S, Özcan H. Kanserli hastalarda
evde bakım ve semptom kontrolü. Fırat Sağlık
Hizmetleri Dergisi 2007;2(5):89-99.
37) Dinler G. Çocuk kanser hastalarında beslenme. Güncel
Pediatri Dergisi 2009;7(1):31-6.
38) Carpenito LJ. Hemşirelik tanıları el kitabı. Çeviren: Erdemir
F. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2005.
39) Büyükyılmaz F, Şendir M. Cerrahi hastalarında barsak
boşaltımı sorunlarına yönelik hemşirelik bakımı.
Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanat Dergisi
2009;2(1):74-81.
40) Akçay C. Kanserli hastalarda destek tedaviler. XIII.
TPOG (Türk Pediatrik Onkoloji Grubu) Ulusal Pediatrik
Kanser Kongresi Hemşire Programı 18-22 Mayıs,
Kapadokya: 2004. s. 184-5.
41) Goldman A, Christie D. Children with cancer talk
about their own death with their families. Pediatr Hematol
Oncol 1993;10(3):223-31.
42) Peykerli G. Ölümcül hastalıklara psikolojik yaklaşım.
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
2003;25(4):62-5.
43) Öz F. İnsan, spiritüel gereksinimler ve hemşirelik. MNKlinik
Bilimler&Doktor 2004;10(3):266-73.
44) Khorshid L, Arslan G. Hemşirelik ve spiritüel bakım.
Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
2006;22(1):233-43.
45) Kostak M. Hemşirelik bakımının spiritüel boyutu. Fırat
Sağlık Hizmetleri Dergisi 2007;2(6):105-15.
46) Meyer EC, Ritholz MD, Burns JP, Truog RD. Improving
the quality of end-of-life care in the pediatric intensive
care unit: parents’ priorities and recommendations.
Pediatrics 2006;117(3):649-57.
47) Ergül Ş, Bayık A. Hemşirelik ve manevi bakım. Cumhuriyet
Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
2004;8(1):37-45.
48) Çetinkaya B, Altundağ S, Azak A. Spiritüel bakım ve hemşirelik. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dergisi 2007;8(1):47-50.
49) Heilferty C. Spiritual development and the dying child:
The pediatric nurse practitioner’s role. Journal of Pediatric
Health Care 2004;18(6):271-5.
50) Aslan E, Akın S. Kanser ve palyatif bakım. Sürekli Tıp
Eğitim Dergisi 2004;17(6):98-102.