Summary
Prostat kanseri, erkeklerde en yaygın kanser türüdür. Prostat kanseri, tanı anında hastaların sadece %5i ileri evre hastalığa sahiptir. Ancak hastalarda, 5 yıllık sağkalım, lokorejyonel hastalıkta %100lerde iken, ileri evre hastalıkta bu oran %28lere inmektedir. Prostat kanser hücreleri gelişme, proliferasyon ve fonksiyonları için androjenlere fizyolojik bağımlıdır. Standart hormon tedavisinin amacı ise testosteron düzeyini kastrasyon seviyelerinde tutmaktır. Androjen deprivasyon tedavisi (ADT), ileri evre prostat kanserinde standart tedavi yaklaşımıdır. ADT, klinik faydalarına ek olarak, vücuttaki birçok sistemi etkileyen yan etkilere sahiptir. Bu yazıda, ADT çeşitleri ve etkinlik mekanizmaları, günlük onkoloji pratiğinde sık karşılaşılan tartışmalı durumlar ve yan etki yönetimi güncel literatür bilgileri eşliğinde değerlendirildi.Introduction
Prostat kanseri, Amerikada, deri kanserleri dışında, erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. 2013 yılında, tahmini olarak 238.590 kişi prostat kanseri tanısı almıştır, ve bu sayı tüm yeni tanı alan kanser vakalarının yaklaşık %28ini oluşturmaktadır. Aynı yılda, 29.270 prostat kanserine bağlı ölüm gerçekleşmiş olup, prostat kanseri, kansere bağlı ölümlerde yaklaşık %10 sıklıkla, ikinci sırada yer almaktadır.[1] Ülkemizde ise, erkeklerde akciğer ve solunum yolu kanserlerinden sonra, ikinci sıklıkta görülen kanser türüdür. Sağlık bakanlığı 2010 yılı istatistiklerine göre, Türkiyede, prostat kanserinin yıllık insidansı 100.000de 36,3tür.[2]Prostat kanseri, tanı anında hastaların yaklaşık %95i lokorejyonel hastalık evresinde iken (%80- 85i lokal, %10-15i bölgesel), %5i ileri evre hastalığa sahiptir. Ancak hastalarda, 5 yıllık sağkalım, lokal ve rejyonel hastalıkta %100lerde iken, ileri evre hastalıkta bu oran %28lere inmektedir.[1]
Prostat spesifik antijen (PSA) testinin yaygın kullanımının sonucu olarak, bir çok hasta asemptomatik dönemde ve lokorejyonel hastalık evresinde tanı alarak, radikal cerrahi, radyoterapi gibi küratif tedavi seçeneklerine uygun durumda olabilmektedir. Ancak, hastaların az bir kısmı ileri evrede tanı almakta ya da lokorejyonel hastalık evresinden metastatik evreye ilerlemektedir. Bu hastalarda ise palyatif tedavi seçenekleri ön planda olup, prostat kanser hücresinin doğasının ve moleküler yapısının anlaşılması ile, bu tür hastalara anti androjenler, adrojen ablasyonu gibi hormonal mekanizmaları hedefleyen tedavi seçenekleri sunulmaktadır.
Prostat kanserinde androjenler
ve adrojen reseptörleri
Androjenler, testosteron, dihidrotestosteron
(DHT)u da içeren steroid yapıdaki erkek seks hormonlarıdır.
Bu androjenlerin %90-95i testislerden
üretilirken, %5 kadarı ise adrenal kaynaklıdır. Prostat
hücresine giren testosteronun %95i 5α-redüktaz
aracılığı ile DHTa dönüşmektedir.[3] Vücuttaki ana
dolaşan androjen testosterondur, ancak DHTun
androjen reseptörüne (AR) afinitesi 10 kat fazla
olup, AR için daha potent ve stabil bir ligandır.
AR ya da diğer adıyla NR3C4 (nuclear receptor subfamily 3, group C, member 4), steroidal nükleus reseptörleridir. Fizyolojik koşullarda prostatik epitelyal ve stromal hücrelerin stoplazmalarında Heat- Shock Proteine (HSP) bağlı olarak bulunur. Ligand bağlanması, ARünü HSPden ayırır ve DHT-AR kompleksinin nükleer translokasyonu ile sonuçlanan konformasyonal değişiklikleri indükler. DHTAR çekirdeğe giderek, hedef genlerin promotor bölgelerindeki Androgen-Response Elements (ARE)e bağlanır.[4] Ko-aktivatörler ve ko-represörler de AR kompleksine bağlanarak AR-hedef geninin transkripsiyonunu kolaylaştırır ya da önlerler. İn vitro çalışmalarda, ARA54, ARA55, ARA70, ARA160, p160, BRCA1, AIB1 ve CBP (kortizol bağlayan protein) gibi belirli koaktivatörlerin ARnin transkripsiyonal aktivitesini birkaç kat arttırdığı ya da azalttığı belirlenmiştir.[5] Nükleusta ise DNAya bağlanarak ve androjen yanıtlı genlerin transkripsiyonu ile prostat hücre metabolizması düzenlenir.[6,7] Hedef genlerin aktivasyonu ya da supresyonu ise prostat hücrelerinin gelişimi, proliferasyonu, PSA üretimi ve yaşam süresini düzenlemektedir.[8]
Ek olarak, ARnin, ardışık uygulanan tedavilerin bir sonucu olarak, farklı evrimsel aberasyonlar geliştirdiği rapor edilmiştir.[9] Artmış androjen gen kopya sayısı, ligand bağımsız aktivasyona izin veren AR varyantları, mRNA overekspresyonu, AR-ligand bağlanma alanındaki mutasyonlar gibi değişimlerin, hormon refrakterliği ve antiandrojen rezistansına yol açtığını bildiren yayınlar mevcuttur.[10,11,12] Androjenlerin, primer ve metastatik prostat kanseri hücreleri içindeki otokrin (intraktin) üretimi, dolaşan androjen düzeylerinin saptanamayacak kadar düşük olduğu durumlarda dahi, AR uyarısını sürdürebilmektedir.[13]
Ortalama serum testesteron düzeyleri, yaşla birlikte azalır ve yaşlılıkta zaten parsiyel androjen yetmezliği söz konusudur.[14] Ayrıca unutulmaması gereken bir nokta ise, düşük serum testesteron düzeyinin prostat kanseri riskinde artış ile ilişkili olduğu ve düşük testesteron düzeyi ortamında oluşan prostat kanser hücrelerinin ise daha agresif seyirli olduklarıdır.[15,16] Yani prostat kanserleri, androjen bağımlı ve bağımsız neoplastik klonlardan oluşabilmektedir, ve prostat kanser hücrelerinin moleküler yapıları hormonal tedaviye yanıtı belirlemektedir.
Androjen deprivasyon tedavisi
Prostat hücreleri gelişme, proliferasyon ve
fonksiyonları için androjenlere fizyolojik bağımlıdır.
Prostat hücrelerindeki androjenik uyarı bir
şekilde kesilirse, hücreler apopitozise gitmektedir.
[17] Tümör hücreleri için büyüme faktörü özelliği
taşıyan, androjenik aktiviteyi baskılayan her türlü
tedavi modalitesi Adrojen Deprivasyon Tedavisi
(ADT) olarak adlandırılmaktadır.
19. yüzyılın sonlarında W. White, köpeklerde, cerrahi kastrasyonla prostat hacminde değişimin üriner sistem obstruksiyonunun potansiyel tedavisi olduğunu yayınladı.[18] Bu hormonal tedavinin, prostat kanserinde etkin olabileceğinin ilk kanıtları idi. 1941 yılında ise, Huggins ve Hodges cerrahi (orşiektomi) ve medikal kastrasyon (östrojen enjeksiyonu) ile primer ve metastatik prostat kanserinde gerilemeyi göstererek, modern anti androjen tedavinin temelini oluşturmuştur.[19]
Standart hormon tedavisinin amacı ise testosteron düzeyini medikal veya cerrahi olarak kastrasyon seviyelerinde tutmak, ve hastanın yaşam kalitesinde iyileşme sağlamaktır. Nüks eden ya da tanı anında metastatik olan hastalarda ADT standart tedavi yaklaşımıdır. Günlük onkoloji pratiğinde sık kullanılan ADT modaliteleri ise, cerrahi kastrasyon (orşiektomi), Gn-RH reseptör agonisleri ve antagonistleri, orşiektomi, anti androjenler, östrojenler, progestinler, adrenolitik tedavi (ketokanazol) gibi sekonder hormonal maniplasyonlar, 5α redüktaz inhibitörleri olarak sıralanabilir.
Cerrahi kastrasyon
Bilateral orşiektomi, kolay komplikasyonsuz
olarak uygulanabilmesi, ve 12 saat gibi kısa bir
sürede kastrasyon düzeylerine ulaşılabilmesi nedeniyle
mevcut bir çok anti androjen tedavi seçeneğine
rağmen hala altın standart olarak değerlendirilmektedir.
Testisler, androjen üretiminin
vücuttaki tek kaynağı olmadığı için, sadece orşiektomi,
total androjen deprivasyonu için yeterli
olamayabilir. Dezavantajları ise negatif psikososyal
yan etkileri ve irreversibl bir işlem olmasıdır.
Başlangıçtaki adrojen tedavi manevralarına yanıt
alınamayan hastalarda adrenalektomi ve hipozifeztomi
gibi morbiditesi yüksek olduğundan dünya
genelinde nadiren tercih edilen tedavi seçenekleri
de cerrahi kastrasyon seçenekleri arasındadır.[20]
Testesteron standart kastrat düzeyi <50 ng/ dLdir. Ancak bu değer yaklaşık 40 yıl önce ve testesteron testleri sınırlı iken elde edilmiş bir değerdir. Güncel chemiluminescence yöntemi ile elde edilen, cerrahi sonrası ortalama kastrat testesteron düzeyi 15 ng/dL (1.7 nmol/L)dir.[21] Bu, güncel kastre testesteron düzeyinin revizyonuna yol açmıştır. Birçok merkez <20 ng/dL (0.1 nmol/L)yi güncel kastrasyon değeri olarak kabul etmektedir.
Medikal kastrasyon
LH-RH agonistleri, doku ve sirkulatuar peptidazlara
dayanıklı, nativ Gn-RHa göre 60-150 kat
potenttirler. LH-RH agonistlerine kronik maruziyet,
LH RH reseptörlerinin down regülasyonuyla
ve dolayısıyla azalmış hipofizer FSH, LH salınımı
ve azalmış gonadal testesteron üretimi ile sonuçlanır.
Kastrat testesteron düzeylerine, genellikle 2-4
hafta arasında ulaşılabilmekle beraber %10 hastada
medikal kastrasyon sağlanamamaktadır.[22] Uygulama
(IM, SC) ve depolama farklılıklarına rağmen
rutin kullanılan LH-RH agonistlerinin klinik
etkinlikleri benzerdir.
On randomize kontrollü çalışmadan 1908 ileri evre prostat kanseri hastası ile yapılan meta analizde LH-RH agonistleri (Leuprolide, Buserelin, Goserelin) arasında etkinlik ve genel sağkalım (OS) farkı saptanmamıştır.[23] İlk enjeksiyon sonrası hipofizer LH-RH reseptörlerini stimüle ederek geçici FSH, LH yükselmesi ve buna sekonder Flare up fenomeni ya da testesteron surge olarak adlandırılan geçici testesteron salınımına sebep olmaktadırlar. Flare up fenomeni, tedaviden 2-3 gün sonra başlayıp bir haftaya kadar uzayabilmektedir. Kemik ağrısı, mesane çıkışı obstruksiyonu, obstiktif renal yetmezlik, spinal kord kompresyonu gibi yüksek tümör yüküne sahip ve semptomatik ileri evre hastalık durumlarında artmış morbidite ile ilişkilidir. LH-RH agonistleri ile eş zamanlı ya da öncesinde antiandrojen tedavi başlanmak ve 2 hafta devam etmek, flair fenomenine bağlı klinik bulguların insidansını azaltmakta, ancak tam olarak biyokimyasal flairi kontrol altına alamamaktadır. Başlangıç flair fenomeninin genel klinik etkisi, prognostik ve prediktif değeri ise tam olarak bilinmemektedir.
LH-RH antagonistleri (Degarelix, Abarelix), hipofizdeki LH-RH reseptörlerine kompetetif olarak bağlanarak LH, FSH ve testesteron düzeylerinde flare up fenomenine yol açmaksızın düşüş sağlar. Şu anda klinik kullanımları, sadece aylık formulasyonlarının bulunması, sınırlı klinik çalışmalarının olması, uzun dönem sonuçlarının bilinmemesi, hastaların yaklaşık %5inde histamin aracılı ciddi ve hayatı tehtit edecek derecelere ulaşabilen yan etkilerinin bulunması nedeniyle sınırlıdır.[24]
Lokal ileri ve metastatik 610 prostat kanseri hastası ile yapılan randomize faz III bir çalışmada, Degarelixin, leuprolid asetat ile benzer etkinlikte olduğu, fakat daha hızlı ve flair fenomeni olmaksızın testosteron düşüşü sağladığı görülmüştür.[25]
Antiandrojenler
Prostat hücre nükleusundaki reseptörlerin bağlanma
alanlarında testosteron ve DHT ile yarışırlar.
Böylece apopitozisi indüklerken, kanser hücresinde
büyüme ve gelişimi inhibe ederler. Kimyasal
yapılarına göre steroidal ve non-steroidal olarak
ikiye ayrılırlar. Steroidal anti-androjenler, Hidroksiprogesteronun
sentetik türevleridir. (Siproteron
asetat (CPA), megestrol asetat, MPA) Periferde
AR bloke etmelerine ek olarak, hipofizin santral inhibisyonundan dolayı, testosteron düşürücü ve
progestasyonel özellikleri vardır. Gonadotropin salınımını
inhibe ederler ve adrenal aktiviteyi de baskılarlar.
Monoterapide kullanılmaları önerilmez.
LH-RH analogları ile karşılaştırıldıklarında (DES,
CPA), daha düşük kanser spesifik sağkalım(CSS)
ve genel sağkalım(OS) ile ilişkilidirler.[26] Testosteron
seviyesini düşürdüğü için, başlıca yan etkileri;
Libido kaybı, erektil disfonksiyon, kardiovasküler
toksisite, (CPA için %4-40), hepatotoksisite, jinekomastidir.
Non-Steroidal Antiandrojenler (Flutamid, Nilutamid, Bicalutamid), testosteron seviyesini düşürmedikleri için kastrasyona göre daha iyi yaşam kalitesi ve uyuma sahiptirler. Libido, fiziksel performans ve kemik mineral yoğunluğu (BMD) korunur. Ortak yan etkiler: jinekomasti, göğüs ağrısı, hot flashes, hepatotoksisitesidir. Bicalutamidin, non-farmakolojik yan etki profili diğerlerinden iyidir.[27] Özenle seçilmiş, bilgi sahibi ve düşük PSAya sahip hastalarda, alternatif olabilirler.[28]
8 randomize çalışmadan 2717 ileri evre prostat kanseri hastası ile yapılan bir meta analizde nonsteroidal antiandrojenlerin, LH RH agonistlerine, göre daha düşük OS ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir. (HR 1.2158 [CI, 0.988 to 1.496]).[23] Yine 1453 lokal ileri ve metastatik prostat kanseri hastası ile yapılan çalışmada, bikalutamid 150 mg semptomatik hastalarda daha iyi yanıt oranlarına sahip olmasına rağmen (%70 vs %58) kastrasyona daha düşük OS ile ilişkili, ancak daha az yan etki profiline sahip olarak saptanmıştır.[29] Steroidal ve nonsteroidal anti androjenleri, monoterapi olarak karşılaştıran tek randomize çalışmada, CPA ve flutamidin, CSS ve OS açısından 8,5 yıllık takipte eşit etkinlikte oldukları saptanmıştır.[30]
ADTde tartışmalı konular
Androjen deprivasyonuna yönelik elimizde bir
çok seçenek olmasına rağmen günlük onkoloji pratiğinde
sıkça karşılaştığımız bir kaç tartışmalı durum
mevcuttur;
Kastrasyon türü; Cerrahi mi? Medikal mi?
292 ileri evre prostat kanseri hastasının cerrahi
kastrasyon ve LH-RH analogu kollarına randomize
edildiği çalışmada, gruplar arasında OS farkı
saptanmamıştır.[31] Yine 24 randomize klinik çalışmadan,
6600 ileri evre prostat kanseri hastasının
katıldığı bir meta analizde, LH-RH agonistleri ile
orşiektomi arasında istatistiksel anlamlı OS farkı
saptanmamıştır. (HR- 1.262, 95% CI, 0.915-1.386)
Dikkat edilmesi gereken bir nokta ise, bu meta
analizde, antiandrojen monoterapisi, orşiektomiye
göre daha düşük OS ile ilişkili bulunmuştur.[23]
Sonuç olarak, medikal ve cerrahi kastrasyon eşit etkinliğe sahip olup, kastrasyon değerlerine ulaşım süresi, yan etki profili, maliyet, psikososyal problemler göz önüne alınarak hasta bazında karar verilmesi uygun görünmektedir.
ADT zamanlaması; Erken tedavi mi?
Geciktirilmiş tedavi mi?
PSA öncesi dönemde yapılan 4 büyük çalışmadan
(ECOG; MRC; VACURG-I; VACURG-II),
2167 nüks ve metastatik prostat kanseri hastası ile
erken ve geciktirilmiş tedavinin karşılaştırıldığı bir
derlemede, PFS verileri ve hastalık progresyonuna
bağlı komplikasyonlar, tüm çalışmalarda erken
tedavi kolunda anlamlı olarak daha iyi iken CSS,
istatistiki olarak anlamlı olmamakla beraber, erken
tedavi kolunda daha iyi olarak saptanmıştır.
OSde, sadece 10. Yılda istatistiksel anlamlı fark
saptanmıştır. (%18 vs %12).[32] (Tablo.1) Küratif lokal tedavi seçenekleri için uygun olmayan 235
T2-3/N[1-3] hasta, erken ve geciktirilmiş tedavi için
randomize edildiğinde, (median takip süresi 13,4
yıl) sonuçlar istatistiksel olarak benzer saptanmıştır
(median OS 7,6 vs 6,1 yıl).[33]
Tablo 1: Erken ve geciktirilmiş tedavi gruplarındaki sağkalım yüzdeleri[32]
Sonuç olarak; tartışmalar randomize klinik çalışma eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yayınlanan çalışmalarda yeterli hasta sayısı yok, yeterince güçlü değil ve hasta grupları heterojendir. Tedavide kullanılan hormonal modalitelerdeki çeşitlilik, uygulama farlılıkları mevcuttur. Semptomatik ve overt metaztazlı hastalarda erken tedavi, şu an için standarttır. Asemptomatik hastalarda, erken tedavi ile hastalık progresyonu ve hastalıkla ilişkili komplikasyonlar önlenebilse de, sağkalım katkısı net değildir. Asemptomatik ve iyi bilgilendirilmiş hastalarda, tedavinin klinik progresyona kadar ertelenmesi kabul edilebilir bir seçenektir. Hasta anksietesi, PSA düzeyleri (kısa doubling time, ≥50 PSA, hızlı velositede erken tedavi önerilebilir) ve yan etki insidansı göz önüne alınarak karar verilmelidir.
Kombine tedavi mi? Monoterapi mi?
Kastrasyon ile testosteron seviyeleri %95 azalmasına
rağmen, androjenik uyarı, adrenal kaynaklı
androjenlerin, DHTa dönüşümü ile devam etmektedir.
Kastrasyona eklenen ve adrenal androjenlerini
bloke eden tedavi modalitesi komplet, maksimal
ya da total androjen blokajı (CAB) olarak adlandırılmaktadır.
Birçok çalışmada CAB ve monoterapi karşılaştırılmış ve çelişkili sonuçlar alınmıştır. 1387 metastatik Prostat kanseri hastası ile yapılan randomize, faz 3 bir çalışmada orşiektomiye eklenen flutamid tedavisinin, tek başına orşiektomiye göre istatistiksel anlamlı PFS (18,6 ay vs 20,4 ay) ve OS (29,9 ay vs 33,5 ay) avantajı sağlamadığı gösterilmiştir. [34] Yakın zamanda, 205 ileri evre prostat kanseri hastası ile yapılan randomize faz 3 bir çalışmada median 5,2 yıllık takip sonucunda ise LH-RH agonisti+flutamid kombinasyonunun tek başına LH-RH agonistine göre istatistiki olarak anlamlı olarak daha uzun OS ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. ( 5 yıllık OS %75,3 vs 63,4 HR,0.78; 95% CI, 0.60-0.99; P =.0498).[35] 297 ileri evre prostat kanseri hastası ile yapılan EORTC 30853 çalışmasında ise goserelin+flutamid kombinasyonu, bilateral orşiektomiye göre daha uzun PFS ve OS ile ilişkili olarak rapor edilmiştir.[36] 27 randomize çalışmadan, 8000 ileri evre prostat kanseri ile yapılan bir meta-analizde ise cerrahi veya medikal kastrasyona eklenen nonsteroid anti androjen tedavinin, 5 yıllık sağkalımda %1,8 gibi sınırlı bir artışa yol açtığı gözlenmiştir. (5 yıllık OS %25.4 MAB - %23.6 AS alone, (HR 0.96 (p=0.026).[37] (Şekil.1)
Sekil 1: Monoterapi ve kombine androjen blokaj tedavileri genel sağkalım analizi.[37]
Sonuç olarak; günlük pratikte sıklıkla kullanılmakla birlikte, CAB şu an için hala tartışmalı avantajlara sahiptir. Sınırlı OS yararı sadece LH RH analoğu+non-steroid anti-androjen alanlarda ve 5 yıl sonrası takiplerde gösterilebilmiştir. Gastroenterolojik, hematolojik ve oftalmolojik yan etkiler CAB de monoterapiye göre daha sık görülebilmektedir. CAB ile elde edilen sınırlı avantajlar ve kanıtlanamamış sağkalım yararına rağmen, monoterapiye ve orşiektomiye göre çok daha yüksek maliyet göz ardı edilmemelidir.
ADT süresi; Devamlı mı? Intermitan mı?
İntermitan ADTde, androjen-duyarlı hücrelerin
varlığını sürdürmek, androjen bağımsız klonların
oluşumunu geciktirmek, ADT yan etkilerini minimalize etmek, yaşam kalitesini iyileştirmek, maliyeti
azaltmak amacıyla tedavinin belli sürelerde
kesilmesi amaçlanmaktadır. 9 randomize çalışmadan
5508 lokal ileri ve metastatik prostat kanseri
hastasının değerlendirildiği bir derlemede devamlı
ve intermitan ADT arasında PFS, OS ve CSS
açısından istatistiki anlamlı fark saptanmamıştır.
Ancak, bazı çalışmalarda seksüel fonksiyon, genel
iyilik hali, fiziksel aktivite ve Yan etkiler intermitan
ADT kolunda daha iyi görünmektedir. Aynı
zamanda ortalama tedavi maliyet intermitan ADT
kolunda %48 daha az olarak saptanmıştır.[38]
Yakın zamanda yayınlanan, 1535 yeni tanı prostat kanseri hastası ile yapılan bir çalışmada da devamlı androjen deprivasyonu ile intermitan tedavi arasında istatistiksel anlamlı sağkalım farkı saptanmadı. (mOS 5,8 yıl vs 5,1 yıl) İntermitant grupta hayat kalitesinde iyileşme saptanmasına karşın, tedavi ile ilişkili yüksek gradlı yan etki insidansları benzerdi.[39]
341 izole metastatik prostat kanseri hastası ile yapılan randomize bir çalışmada da PFS ve OS verileri devamlı ve intermitant ADT tedavi gruplarında benzer olarak saptanmış.[40]
Sonuç olarak devamlı ve intermitan ADTyi karşılaştıran çalışmalarının çoğu karışık hasta populasyonu (lokal ileri ve metastatik) ile yapılmış çalışmalardır. İntermitan ADT ile uzamış hormon duyarlı durum ve OS artışı gösterilememiş olsa bile, bu tedavi modalitesi hastalar, ürologlar ve onkologlar tarafından kabul görmektedir. İntermitan AD daha iyi tolere edilmekte, seksüel fonksiyon yararı mevcuttur. Testesteron recovery birçok çalışmada gözlenmiş olup kemik sağlığı ve metabolik sendroma karşı koruyucu etkileri bulunmaktadır.[41]
ADTnin ne zaman durdurulup, ne zaman başlatılacağı tam olarak belirlenememiş olup süreler ampiriktir. İntermitan ADTde kombine mi yoksa LH-RH tek başına mı kulanımı tam açık değildir. İntermitan ADTde, başlangıç siklusu 6-9 ay olmalıdır. (Aksi halde testesteron recovery olası değildir). Tedavi iyi bilgilendirilmiş, uyumlu hastalarda ve iyi PSA yanıtı alınmış ve klinik progrese olmayan, ampirik olarak tanımlanmış değerlere uygun olarak (PSA 4ng/dl altında) durdurulur. Hastalar 3-6 ay sürelerle sıkı takip edilmelidir. Tedavi klinik progresyon veya ampirik olarak belirlenmiş PSA 10-15ng/ml üzerinde ise başlanmalı ve aynı tedavi en az 3-6 ay uygulanmalıdır. Ardışık tedavi siklusları hormon refrakter status bulguları gelişene kadar tekrarlanabilir.
Yan etkiler
Prostat kanseri tedavisinde ana hedef olan androjenler,
aynı zamanda sekonder seks karakterlerinin
gelişimi, eritropoez, anabolizan etkiler gibi
fizyolojik gelişim basamaklarında da anahtar rol
oynamaktadırlar. Onkoloji pratiğinde kullanılan
ADT modaliteleri, prostat kanseri tedavisindeki
klinik yararlarının yanında, oluşturdukları androjen
eksikliğine bağlı olarak vücuttaki bir çok organ
sistemini etkileyen yan etki riskini de taşımaktadırlar.
Bir prostat kanseri hastasının ortalama 2-3
yıl ADT kullanımı sonrası kastrat rezistans hale
gelerek tedavi değişikliğine gideceği varsayılırsa,
bu süre zarfında hastaların yan etkiler açısından
yakın takibi ve tedavileri, sekonder morbidite etkenlerinin
ortadan kaldırılarak, hastaların yaşam
kalitesinde artışı da beraberinde getirmektedir.
Seksüel yan etkiler
Nitrik oksit azalması ve intrakavernosal basınç
kaybının sonucu oluşan libido kaybı ve erektil
disfonksiyon ADTnin en rahatsız edici yan etkileridir.
Seçilmiş hastalarda bikalutamid gibi nonsteroidal
bir antiandrojenle serum testosteron seviyelerini
normal düzeylerde tutmak ve dolayısıyla
normal bir cinsel hayat sürdürebilmek mümkün
olabilmektedir. Hormonal tedavinin kesilmesini
takiben libido ve ereksiyonun düzelmesi 1 yıla
kadar uzayabilmektedir.[42] Küçük non-randomize
çalışmalarda ADTnin medikal optimizasyonunun
yanında, fosfodiesteraz inhibitörleri, transdermal
östrojenler, cinsel farkındalığı artıran seksüel terapi
teknikleri, vakum ereksiyon cihazı, intrakorporal
enjeksiyon gibi bireyselleştirilmiş psikolojik ve
medikal müdahalelerin cinsel fonksiyon bozukluklarında
başarı ile kullanıldığı bildirilmektedir.[43]
Anemi
ADT alan hastaların %90ında normokrom normositer
anemi gelişebilmektedir. Hafif-orta derece
anemilerde tedavi önerilmezken, myelofitizi, sınırlı
kemik iliği rezervi, ağır derecede ya da semptomatik anemi durumlarında eritropoez stimüle edici
ajanlar, ya da düzenli kan transfüzyonları gerekli
olabilmektedir.[44]
Kognitif değişiklikler
İleri yaş, komorbidite, hastalık evresi uzun dönem
ADT kullanımına bağlı oluşan kognitif fonksiyon
bozukluklarına katkıda bulunmaktadır. Günümüzde,
transdermal östrojen kullanımının umut
verici sonuçlarına rağmen, kognitif fonksiyon bozukluğunu
önleyici ve tedavi edici öneriler bulunmamaktadır.
Vazomotor flushing
ADT alan hastaların %80inde rastlanan en
rahatsız edici yan etkilerden biridir. Hipotalamik
termoregulatuar merkezde nöroadrenalin üretimindeki
negatif feedback kaybına bağlı olarak gelişmektedir.
Hormonal tedaviler (Siproteron asetat,
MPA), akupunktur, selektif seratonin-nöradrenalin
geri alım inhibitörleri (venlafaxin, paroxetin), gabapentin
gibi tedavi modaliteleri vazomotor flushing
tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır.[45]
Yorgunluk
Uzun dönem ADT alanların yaklaşık yarısında
görülen yorgunluğun en olası mekanizmaları, kas
kitlesinde azalma, eş zamanlı yağ kitlesinde artış ve
depresyondur. Kas güçlendirici egzersiz programlarının
yorgunluk insidansını azaltarak hastalarda
psikososyal iyileşme sağladığı gösterilmiştir.[46]
İskelet sistemi komplikasyonları
Uzun dönem ADT, kemik yoğunluğunda yıllık
%2-8 azalmaya neden olmaktadır.[47] Prostat kanseri
hastalarının, tanıda yaşa bağlı olarak, %25-
40ının osteoporotik olduğu da göz önüne alınırsa,
ADT sürecinde, bu hastaların %20sinden fazlasında
patolojik kırık gelişebilmektedir.[48] ADT alan
hastalarda, bazal BMD değerlendirilmesi ve T skoruna
göre düzenli izlem önerilmektedir. Egzersiz
gibi yaşam tarzı değişiklikleri, sigara ve alkolün
bırakılması, günlük yeterli vitamin D (800IU) ve
kalsiyum (1500mg) alımı kemik sağlığını korumaya
yardımcı olmaktadır. Bisfosfonat tedavisi kemik
kaybını önlemekte ve kemik mineral dansitesinde
artış sağlamaktadır. Denosumab, RANKLa
(Receptor Activator of Nuclear Factor k-B Ligand) karşı geliştirilmiş monoklonal bir antikordur. 3
yıllık yeni vertebra fraktürü riskini %62 azalttığı
gösterilmiştir.[49] Selektif östrojen reseptörü modülatörleri
(Raloxifen,Toremifen) ile yapılan çalışmalar
devam etmektedir.
Metabolik ve kardiyovasküler yan etkiler
Son yıllarda, ADT ile ilişkilendirilen dislipidemi,
insülin rezistansı ve diabetes mellitus gibi metabolik
anomalilerin, kardiak ölüm riskini artırdığı
düşünülsede, randomize çalışmalarda halen çelişkili
sonuçlara rastlanmaktadır.[50] ADT başlanacak
hastaya, tanı esmasında yaşam tarzı değişiklikleri
(egzersiz, diyet, sigaranın bırakılması), yıllık lipid
profili ölçümü, şeker takibi gibi önleyici stratejiler
planlanmalıdır. Tanıda mevcut kardiyovasküler
hastalığı olan hastalar ise gerekli durumlarda antihipertansif
tedavi, antidiyabetik tedavi, hiperlipidemi
tedavisi gibi sekonder önleyici stratejiler
açısından değerlendirilmeli ve daha yakın takip
edilmelidirler.[51]
Sonuç
ADT, ileri evre prostat kanserinin halen güncelliğini
koruyan standart tedavi seçeneğidir. ADT,
klinik faydalarına ek olarak, vücuttaki birçok sistemi
etkileyen yan etkilere sahiptir. Bu yan etkilerin
iyi takip ve tedavisi ile hastaların yaşam kalitesinde
artış sağlanabilmektedir. ADT, kombine ya da
monoterapi, erken ya da geciktirilmiş, sürekli ya
da intermitan olarak uygulanarak, yan etkilerin
azaltılması, tedavi maliyetinin düşürülmesi ve tedavi
etkinliğinin artırılması amaçlanabilmektedir.
ADT sonrası prostat kanseri hastaları ortalama 2-3
yıl sonunda hormon dirençli hale gelerek sekonder
hormonal maniplasyonlar, kemoterapotikler ve diğer
tedavi alternatifleri açısından değerlendirilmeleri
gerekmektedir.
References
1) Siegel R, Naishadham D, Jemal A. Cancer statistics,
2013. CA Cancer J Clin 2013;63(1):11-30. CrossRef
2) Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Kanser
İstatistikleri Yıllığı 2013.
3) Kokontis JM, Liao S. Molecular action of androgen
in the normal and neoplastic prostate. Vitam Horm
1999;55:219-307. CrossRef
4) Feldman BJ, Feldman D. The development of androgen-
independent prostate cancer. Nat Rev Cancer 2001;1(1):34-45. CrossRef
5) Yeh S, Chang HC, Miyamoto H, Takatera H, Rahman M,
Kang HY, et al. Differential induction of the androgen
receptor transcriptional activity by selective androgen
receptor coactivators. Keio J Med 1999;48(2):87-92.
6) Velasco AM, Gillis KA, Li Y, Brown EL, Sadler TM,
Achilleos M, et al. Identification and validation of novel
androgen-regulated genes in prostate cancer. Endocrinology
2004;145(8):3913-24. CrossRef
7) Agoulnik IU, Weigel NL. Coactivator selective
regulation of androgen receptor activity. Steroids
2009;74(8):669-74. CrossRef
8) Chuu CP, Hiipakka RA, Fukuchi J, Kokontis JM, Liao
S. Androgen causes growth suppression and reversion
of androgen-independent prostate cancer xenografts to
an androgen-stimulated phenotype in athymic mice.
Cancer Res 2005;65(6):2082-4. CrossRef
9) Donovan MJ, Osman I, Khan FM, Vengrenyuk Y,
Capodieci P, Koscuiszka M, et al. Androgen receptor
expression is associated with prostate cancer-specific
survival in castrate patients with metastatic disease.
BJU Int 2010;105(4):462-7. CrossRef
10) Bubendorf L, Kononen J, Koivisto P, Schraml P, Moch
H, Gasser TC, et al. Survey of gene amplifications during
prostate cancer progression by high-throughout fluorescence
in situ hybridization on tissue microarrays.
Cancer Res 1999;59(4):803-6.
11) Watson PA, Chen YF, Balbas MD, Wongvipat J, Socci
ND, Viale A, et al. Constitutively active androgen receptor
splice variants expressed in castration-resistant
prostate cancer require full-length androgen receptor.
Proc Natl Acad Sci U S A 2010;107(39):16759-65.
12) Waltering KK, Helenius MA, Sahu B, Manni V, Linja
MJ, Jänne OA, et al. Increased expression of androgen
receptor sensitizes prostate cancer cells to low levels of
androgens. Cancer Res 2009;69(20):8141-9. CrossRef
13) Montgomery RB, Mostaghel EA, Vessella R, Hess
DL, Kalhorn TF, et al. Maintenance of intratumoral
androgens in metastatic prostate cancer: a mechanism
for castration-resistant tumor growth. Cancer Res
2008;68(11):4447-54. CrossRef
14) Vermeulen A, Oddens BJ. Declining Androgens with
Age: An Overview. Androgens and the Aging Male
1996;3-14.
15) Morgentaler A, Rhoden EL. Prevalence of prostate
cancer among hypogonadal men with prostatespecific
antigen levels of 4.0 ng/mL or less. Urology
2006;68(6):1263-7. CrossRef
16) Lane BR, Stephenson AJ, Magi-Galluzzi C, Lakin
MM, Klein EA. Low testosterone and risk of biochemical
recurrence and poorly differentiated prostate cancer
at radical prostatectomy. Urology 2008;72(6):1240-5.
17) Walsh PC. Physiologic basis for hormonal theapy in carcinoma of the prostate. Urol Clin North Am
1975;2(1):125-40.
18) White W. Surgical removal of the hypertrophied prostate.
Annals of Surgery 1893;18:152-8. CrossRef
19) Huggins C, Hodges C. The effect of castration, of estrogen
and of androgen injection on serum phosphatases
in metastatic carcinoma of the prosta. Cancer Research
1941;1:293-7.
20) Brendler H. Adrenalectomy and hypophysectomy for
prostatic cancer. Urology 1973;2(2):99-102. CrossRef
21) Oefelein MG, Feng A, Scolieri MJ, Ricchiutti D, Resnick
MI. Reassessment of the definition of castrate levels
of testosterone: implications for clinical decision
making. Urology 2000;56(6):1021-4. CrossRef
22) Klotz L, Boccon-Gibod L, Shore ND, Andreou C, Persson
BE, Cantor P, et al. The efficacy and safety of degarelix:
a 12-month, comparative, randomized, openlabel,
parallel-group phase III study in patients with
prostate cancer. BJU Int 2008;102(11):1531-8. CrossRef
23) Seidenfeld J, Samson DJ, Hasselblad V, Aronson N, Albertsen
PC, Bennett CL, et al. Single-therapy androgen
suppression in men with advanced prostate cancer: a
systematic review and meta-analysis. Ann Intern Med
2000;132(7):566-77. CrossRef
24) Trachtenberg J, Gittleman M, Steidle C, Barzell W,
Friedel W, Pessis D, et al. A phase 3, multicenter, open
label, randomized study of abarelix versus leuprolide
plus daily antiandrogen in men with prostate cancer. J
Urol 2002;167(4):1670-4. CrossRef
25) Klotz L, Boccon-Gibod L, Shore ND, Andreou C, Persson
BE, Cantor P, et al. The efficacy and safety of degarelix:
a 12-month, comparative, randomized, openlabel,
parallel-group phase III study in patients with
prostate cancer. BJU Int 2008;102(11):1531-8. CrossRef
26) Moffat LE. Comparison of Zoladex, diethylstilbestrol
and cyproterone acetate treatment in advanced prostate
cancer. Eur Urol 1990;18 Suppl 3:26-7.
27) McLeod DG. Tolerability of Nonsteroidal Antiandrogens
in the Treatment of Advanced Prostate Cancer.
Oncologist 1997;2(1):18-27.
28) Loblaw DA, Mendelson DS, Talcott JA, Virgo KS,
Somerfield MR, Ben-Josef E, et al. American Society
of Clinical Oncology recommendations for the initial
hormonal management of androgen-sensitive metastatic,
recurrent, or progressive prostate cancer. J Clin
Oncol 2004;22(14):2927-41. CrossRef
29) Tyrrell CJ, Kaisary AV, Iversen P, Anderson JB, Baert
L, Tammela T, et al. A randomised comparison of Casodex
(bicalutamide) 150 mg monotherapy versus
castration in the treatment of metastatic and locally advanced
prostate cancer. Eur Urol 1998;33(5):447-56.
30) Schröder FH, Whelan P, de Reijke TM, Kurth KH,
Pavone-Macaluso M, Mattelaer J, et al. Members of the EORTC Genito-Urinary Group. Metastatic prostate
cancer treated by flutamide versus cyproterone acetate.
Final analysis of the European Organization for Research
and Treatment of Cancer (EORTC) Protocol
30892. Eur Urol 2004;45(4):457-64. CrossRef
31) Kaisary AV, Tyrrell CJ, Peeling WB, Griffiths K. Comparison
of LHRH analogue (Zoladex) with orchiectomy
in patients with metastatic prostatic carcinoma. Br
J Urol 1991;67(5):502-8. CrossRef
32) Nair B, Wilt T, MacDonald R, Rutks I. Early versus
deferred androgen suppression in the treatment of advanced
prostatic cancer. Cochrane Database Syst Rev
2002;(1):CD003506.
33) Schröder FH, Kurth KH, Fossa SD, Hoekstra W, Karthaus
PP, De Prijck L, et al. Early versus delayed endocrine
treatment of T2-T3 pN1-3 M0 prostate cancer
without local treatment of the primary tumour: final
results of European Organisation for the Research and
Treatment of Cancer protocol 30846 after 13 years of
follow-up (a randomised controlled trial). Eur Urol
2009;55(1):14-22. CrossRef
34) Eisenberger MA, Blumenstein BA, Crawford ED,
Miller G, McLeod DG, Loehrer PJ, et al. Bilateral
orchiectomy with or without flutamide for metastatic
prostate cancer. N Engl J Med 1998;339(15):1036-42.
35) Akaza H, Hinotsu S, Usami M, Arai Y, Kanetake H,
Naito S, et al. Combined androgen blockade with bicalutamide
for advanced prostate cancer: long-term
follow-up of a phase 3, double-blind, randomized study
for survival. Cancer 2009;115(15):3437-45. CrossRef
36) Denis LJ, Carnelro de Moura JL, Bono A, Sylvester
R, Whelan P, Newling D, et al. Goserelin acetate and
flutamide versus bilateral orchiectomy: a phase III
EORTC trial (30853). EORTC GU Group and EORTC
Data Center. Urology 1993;42(2):119-30. CrossRef
37) Maximum androgen blockade in advanced prostate
cancer: an overview of the randomised trials. Prostate
Cancer Trialists Collaborative Group. Lancet
2000;355(9214):1491-8. CrossRef
38) Niraula S, Le LW, Tannock IF. Treatment of prostate
cancer with intermittent versus continuous androgen
deprivation: a systematic review of randomized trials. J
Clin Oncol 2013;31(16):2029-36. CrossRef
39) Hussain M, Tangen CM, Berry DL, Higano CS, Crawford
ED, Liu G, et al. Intermittent versus continuous
androgen deprivation in prostate cancer. N Engl J Med
2013;368(14):1314-25. CrossRef
40) Mottet N, Van Damme J, Loulidi S, Russel C, Leitenberger
A, Wolff JM; TAP22 Investigators Group. Intermittent
hormonal therapy in the treatment of metastatic
prostate cancer: a randomized trial. BJU Int
2012;110(9):1262-9. CrossRef
41) Abrahamsson PA. Potential benefits of intermittent androgen
suppression therapy in the treatment of prostate
cancer: a systematic review of the literature. Eur Urol
2010;57(1):49-59. CrossRef
42) Boccardo F, Pace M, Rubagotti A, Guarneri D, Decensi
A, Oneto F, et al. Goserelin acetate with or without
flutamide in the treatment of patients with locally advanced
or metastatic prostate cancer. The Italian Prostatic
Cancer Project (PONCAP) Study Group. Eur J
Cancer 1993;29A(8):1088-93. CrossRef
43) Elliott S, Latini DM, Walker LM, Wassersug R, Robinson
JW; ADT Survivorship Working Group. Androgen
deprivation therapy for prostate cancer: recommendations
to improve patient and partner quality of life. J
Sex Med 2010;7(9):2996-3010. CrossRef
44) Grossmann M, Zajac JD. Hematological changes during
androgen deprivation therapy. Asian J Androl
2012;14(2):187-92. CrossRef
45) Mohile SG, Mustian K, Bylow K, Hall W, Dale W.
Management of complications of androgen deprivation
therapy in the older man. Crit Rev Oncol Hematol
2009;70(3):235-55. CrossRef
46) Culos-Reed SN, Robinson JW, Lau H, Stephenson
L, Keats M, Norris S, et al. Physical activity for men
receiving androgen deprivation therapy for prostate
cancer: benefits from a 16-week intervention. Support
Care Cancer 2010;18(5):591-9. CrossRef
47) Hamilton EJ, Ghasem-Zadeh A, Gianatti E, Lim-Joon
D, Bolton D, Zebaze R, et al. Structural decay of bone
microarchitecture in men with prostate cancer treated
with androgen deprivation therapy. J Clin Endocrinol
Metab 2010;95(12):456-63. CrossRef
48) Grossmann M, Hamilton EJ, Gilfillan C, Bolton D,
Joon DL, Zajac JD. Bone and metabolic health in patients
with non-metastatic prostate cancer who are
receiving androgen deprivation therapy. Med J Aust
2011;194(6):301-6.
49) Smith MR, Egerdie B, Hernández Toriz N, Feldman R,
Tammela TL, Saad F, et al. Denosumab in men receiving
androgen-deprivation therapy for prostate cancer.
N Engl J Med 2009;361(8):745-55. CrossRef